.png)
Adi Ortaklık
Türk Borçlar Kanunu’na göre adi ortaklık, iki veya daha fazla kişinin ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere emek ve mallarını birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmeye dayanır. Adi ortaklık sözleşmesi yazılı şekil şartına bağlı olmayıp sözlü veya zımni faaliyet sonucunda da ortaya çıkabilir. Ancak ispat külfeti açısından adi ortaklık sözleşmesinin yazılı olarak düzenlenmesi ve sözleşmede ortaklık hak yükümlülükleri ile adi ortaklığın işleyişi, yönetimi, vs. hususlarının ayrıntılı olarak düzenlenmesi oldukça önemlidir.
Adi ortaklık en az iki kişi ile kurulur. Tek kişiyle adi ortaklık kurulamaz. Tüzel kişiler arasında da adi ortaklık kurulabilir.
Adi ortaklıktan bahsetmek için ortakların gerçekleştirmeyi hedefledikleri belirli bir amaç olmalıdır. Mesela, ortakların bir köprü inşa etmek amacıyla emek ve sermayelerini birleştirmeleri, bir motor geliştirmek için yatırım yapmaları adi ortaklığın konusu olabilir. Adi ortaklığın amacı hukuka, ahlaka, kamu sağlığına ve kamu düzenine aykırı olamaz. Adi ortaklıkta genellikle kar elde etme amacı güdülür ama şart değildir.
Her ortak, ortak amaca ulaşmak için emek, mal, para, hizmet vs. taahhüt eder. Bu katkı maddi veya manevi olabilir. Mesela sağlık alanında faaliyet gösterecek bir adi ortaklık işletmesine, kamuoyu tarafından otorite kabul edilen saygın bir profesörün, maddi bir katkı sunmadan ortak olması buna örnek gösterilebilir.
Adi ortaklık, ticaret kanunlarında düzenlenen, tüzel kişiliği bulunan ticari şirketlerin adeta prototipi mahiyetinde olup tüzel kişiliğe sahip olmadığı gibi ticaret siciline de tescil edilmez. Ortaklar üçüncü kişilere karşı müteselsilen sorumludur.
Adi ortaklık sözleşmesinde aksi kararlaştırılmamışsa ortaklar, kural olarak kâr ve zarara eşit olarak katılır.
Adi ortaklıkta ortakların hak ve yükümlülükleri, Türk Borçlar Kanunu’nun 620-645. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Ortakların hem ortaklık içi hem de dış ilişkilerde belirli hakları ve sorumlulukları vardır.
Ortakların Hakları:
a- Yönetim Hakkı (TBK m. 625)
Ortaklar, aksi kararlaştırılmadıkça ortaklığı birlikte yönetir. Her ortağın yönetimde söz sahibi olma hakkı vardır. Yönetim hakkı sözleşmeyle ortaklardan birine veya birkaçına verilebileceği gibi dışardan da yönetici tayin edilebilir.
b- Denetim Hakkı (TBK m. 631)
Ortaklar, yönetici veya yöneticilerden bilgi isteyebilir, ortaklığın defter ve belgelerini inceleme hakkına sahiptir.
c- Kâr Payı Alma Hakkı (TBK m. 623)
Ortaklar, sözleşmede aksi belirtilmemişse kâra eşit olarak katılır. Aynı şekilde zarara da eşit olarak katılırlar.
d- Ortaklıktan Ayrılma ve Payını Devretme Hakkı
Ortaklık sözleşmesine göre belirli şartlar altında ortaklıktan çıkabilir. Ortaklardan birinin payını başka birine devredebilmesi için diğer ortakların onayı gerekir. Böylece ortakların sürprizlerle karşılamasının önüne geçilmiş olur.
Ortakların Yükümlülükleri:
a- Katkı Sağlama Yükümlülüğü (TBK m. 621)
Ortaklar, ortaklık amacına ulaşmak için kararlaştırılan katkıyı (para, mal, emek vb.) sağlamak zorundadır. Aksi durumda meydana gelen zararlardan katkı payını sunmayana ortağın sorumluluğuna gidilebilir.
b- Sadakat ve Özen Borcu (TBK m. 628)
Ortaklar, ortaklığa zarar verecek davranışlardan kaçınmalı; ortaklık işlerini dikkatli ve dürüst biçimde yürütmelidir.
c- Rekabet Yasağı (TBK m. 626)
Prensip olarak, ortak, ortaklık konusu ile rekabet edecek faaliyetlerde bulunamaz. Pratikte, adi ortaklıklar, sınırlı bir süre ile belli bir amacı gerçekleştirmeye yönelik olarak kurulduklarından rekabet yasağı sınırlarının oldukça silikleştiğini, denetimin zorlaştığını söylemek mümkündür.
d- Zarara Katlanma Yükümlülüğü (TBK m. 623)
Ortaklar, kural olarak zararları da paylaşmakla yükümlüdür. Ortaklardan birinin zararlardan sorumlu olamayacağına ilişkin ortaklık sözleşmesi, ancak emeği ile katılan ortak bakımından yapılabilir. TBK m. 623/3 göre; “Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.” hükmü bu husus düzenlenmiştir.
e- Müteselsil Sorumluluk (TBK m. 638)
Ortaklar, üçüncü kişilere karşı borçlardan dolayı birlikte ve müteselsilen ve sınırsız şekilde sorumludur. Bu kural kapsamında adi ortaklık kurumunu, sermaye şirketleri ile mukayese ettiğimizde, adi otaklığın alacaklılar bakımından daha avantajlı olduğunu ortaya koymaktadır.
Adi ortaklık sözleşmesine aykırı davranan bir ortağa karşı, diğer ortaklar bazı haklara sahiptir. Her ortağın ortaklığa zarar verebilecek davranışlardan kaçınması ve ortaklığın amacına ulaşması için gerekli katkıyı sunması, özenli davranması esastır.
Yükümlülüklerini ihlal eden ortağa yazılı olarak gönderilecek bir ihtarname ile davranışının sözleşmeye aykırı olduğu ve düzeltilmesi gerektiği belirtilmesi, olası bir yargı faaliyeti bakımından ilk adımdır.
Sözleşmeye aykırı davranış nedeniyle ortaklık zarara uğradıysa, diğer ortaklar, tazminat talep edebilir. Zararın varlığı ve zararın ihlalden kaynaklandığı hususlarının ispatı yükü, tazminat talebinde bulunan taraftadır.
Eğer ortak, sözleşmeye aykırı davranışını ısrarla sürdürüyorsa veya ortaklık için çekilmez hale gelmişse, diğer ortak/ortaklar, mahkemeye başvurarak bu ortağın ortaklıktan çıkarılmasını isteyebilir.
Sözleşmeye aykırılık, ortaklığın sağlıklı yürütülmesini olanaksız hale getiriyorsa: ortaklığın mahkeme kararı ile tasfiyesi talep edilebilir. Bu durumda tasfiye süreci de mahkeme eliyle gerçekleştirilir.
Eğer ortak rekabet yasağına aykırı davranarak adi ortaklığı zarara uğratmışsa, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre haksız rekabet davası açılabilir. Bu yolla zarar doğrucu faaliyetlerin durdurulması, zararın tazmini ve kazancın ortaklığa aktarılması talep edilebilir.
Adi ortaklıkta malların mülkiyet durumu, Türk Borçlar Kanunu’na göre oldukça özel bir yapıya sahiptir. Adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığından ticari şirketler gibi mal sahibi olamaz.
Adi ortaklık mallarının mülkiyeti rejimi, TBK m. 638’de ortaklar arasında elbirliği mülkiyeti (iştirak halinde mülkiyet) esasına tabi tutulmuştur. Bilindiği üzere, elbirliği mülkiyetinde, ortaklar malların tamamına birlikte sahiptir. Hiçbir ortak, malın belli bir hissesine tek başına sahip değildir. Ortaklığa ait mallardaki tasarruf işlemlerinin oy birliği yapılması gerekir. Ortakların ortaklık faaliyeti için tahsis ettikleri mal ve haklar ortaklığın malvarlığına dahil olur. Ancak adi ortaklığa tahsis edilen malın mülkiyet devri yapılmadıysa, yasal mülkiyet hâlâ malı tahsis eden ortağa aittir. Dolayısıyla tasarruf yetkisi de henüz ortaklara geçmemiştir.
Ortaklık sona erdiğinde, ortaklık malları önce borçların ödenmesinde kullanılır. Artan malvarlığı, ortaklar arasında katkı ve sözleşmedeki hükümlere göre bölüştürülür (TBK m. 643 vd.).
Adi ortaklığın sona erme sebepleri ve sona erme yolları, Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 639-645 arasında düzenlenmiştir.
Adi Ortaklığın Sona Erme Sebepleri:
a- Sözleşmede Belirtilen Sürenin Dolması (TBK m. 639)
Ortaklık belli bir süre için kurulmuşsa, bu sürenin sonunda otomatik olarak sona erer. Ortaklar, sözleşmede belirlenen süreyi uzatıp kısaltabilir.
b- Ortaklık Amacına Ulaşılması veya İmkânsız Hale Gelmesi (TBK.639)
Adi ortaklık amacına ulaştıysa, (örneğin adi ortaklığa konu inşaat bitirildiyse) ya da artık gerçekleşmesi mümkün değilse (örneğin projenin uygulanacağı araziye imara kapatıldıysa), ortaklık sona erer.
c- Ortaklardan Birinin Ölümü, Gaipliği veya İflası (TBK m. 639)
Prensip olarak, ortaklardan biri ölür, kaybolur ya da iflas ederse ortaklık sona erer. Ancak sözleşmeyle aksi kararlaştırılabilir.
d- Fesih Bildirimi (Süreli veya Süresiz Ortaklık) (TBK m. 639)
Ortaklardan biri haklı bir sebep varsa ortaklığı her zaman feshedebilir. Ortağın haklı bir sebep olmadan adi ortaklığı feshetmeye kalkışması sonucundan meydana gelen zararlardan sorumlu olur. Süresiz ortaklıklarda, ortaklığın feshi yapılacak bildirimde makul bir süre tanınması gerekir.
e- Oybirliğiyle Karar Alınması
Ortaklar, her zaman oybirliği ile karar almak suretiyle adi ortaklığı sona erdirebilirler.
f- Mahkeme Kararı (TBK m. 639)
Ortaklardan biri, ortaklığın yürütülmesinin artık çekilmez hale geldiğini ispatlarsa, mahkemeye başvurarak ortaklığın sona ermesini talep edebilir. Ortakların, ortaklığı sona erdirme konusunda ortak iradeleri varsa ve adi ortaklığın tasfiyesi de konusunda bir ihtilaf yoksa açılacak dava hukuki menfaat yokluğundan reddedilecektir.
Tasfiye Süreci (TBK m. 641 vd.)
Adi ortaklığın sona ermesi ile ortaklığın tasfiyesi süreci başlar. Tasfiye sürecinde ortaklık borçları ödenir, alacaklar toplanır. Bu aşamadan sonra artan mal varsa ortaklar arasında, sözleşmedeki payları oranında paylaşılır. Sözleşmede pay belli değilse ortaklar arasında eşit şekilde paylaşılır. Ortakların yönetim ve denetim yetkileri, tasfiye sürecinde de devam eder.
Görevli ve Yetkili Mahkeme
Her davada olduğu gibi, adi ortaklıkla ilgili davalarda da yetkili ve görevli mahkeme konusu, oldukça önemlidir. Yanlış mahkemede açılan dava usulden reddedileceğinden zaman, emek ve masraf kaybına uğrayacağı gibi davanın özünü etkileyen hak düşürücü süre, zamanaşımı gibi riskleri de beraberinde getirebilir.
Adi ortaklık davalarında görevli mahkeme, asliye hukuk mahkemesidir. Bunun istisnası, taraflar arasında ticari nitelikli bir iş ilişkisi varsa ve dava konusu iş bu kapsamdaysa, artık asliye hukuk mahkemesi değil, asliye ticaret mahkemesi görevli olacaktır. Ancak bu durum, adi ortaklık sözleşmesinin ticari bir işletme işletilmesi amacıyla yapılmış olmasına bağlıdır.
Bilindiği üzere HMK 6. Madde genel yetki düzenlemiş olup buna göre, davalı gerçek veya tüzel kişinin yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
HMK 10. Madde ise sözleşmelerden kaynaklanan davaların sözleşmenin ifasının gerektiği yerdeki mahkemelerin yetkili olduğunu düzenlemiştir. Adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklanan davalarda, sözleşmenin ifasının gerektiği yer mahkemesi de yetkilidir.
Adi ortaklık (x) şehrinde faaliyet gösteriyor ve orada ifa ediliyorsa, (x) şehri asliye hukuk mahkemeleri yetkilidir. Ama davalı ortağın yerleşim yeri (y) şehrinde ise, (y) şehri asliye hukuk mahkemeleri de yetkilidir. Seçimlik hakkı davacı tarafa aittir.
Yorumlar